Dünya çapında ikinci en büyük düşük karbonlu elektrik kaynağı olmaya devam eden nükleer santraller, yerel ve ulusal ekonomik büyümeye katkı sağlıyor. Dünya Nükleer Birliğinin yaptığı hesaplamalara göre, harcanan her 1 Euro, ekonomide 4 Euro’luk bir değer üretiyor. Ancak, nükleer santrallerin kapatılması insanların işsiz kalmasına, ülkelerin ekonomik kaybına neden oluyor ve iklim değişikliği ile mücadeleyi olumsuz etkiliyor.
Covid-19 salgınının yol açtığı ekonomik yıkımın çevre dostu politikalara dayalı bir ekonomik canlanma ile aşılması iklim değişikliğini yavaşlatabilecek. Salgın nedeniyle uygulanan kısıtlamaların iklim üzerinde uzun vadeli olumlu etkilerinin olmayacağı belirtiliyor. 2050’ye kadar karbon emisyonunu sıfırlama hedefini açıklayan ülkelerin sayısındaki artış olumlu karşılanırken, bu alandaki girişimler yetersiz bulunuyor.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’e göre, iklim değişikliğiyle mücadele için sera gazı salımlarının daha hızlı azaltılması ve bu konuda ülkelerin “acil durum” ilan etmesi gerekiyor. Paris Anlaşmasının 5’inci yılı onuruna düzenlenen zirvede konuşan Guterres, hayata geçirilmeye başlanan ekonomik toparlanma paketlerinin, düşük karbonlu bir geleceğe geçişi hızlandırmak için bir fırsat teşkil etmesi gerektiğini belirtti, ancak bu sürecin hızlı ilerlemediği uyarısında bulundu. “Şu ana kadar G-20 üyeleri ekonomik canlanma ve kurtarma paketlerinde fosil yakıt üretimi ve tüketimiyle bağlantılı sektörlere, düşük karbon enerjisine göre yüzde 50 daha fazla harcama yapıyor” diyen Guterres, bunun kabul edilemez olduğunu ifade etti.
Düşük karbonlu sistemlere geçilmesi zorunlu
Küresel sıcaklık artışını 1,5 derecede sınırlayabilmek için yüzyılın ikinci yarısında net emisyonların sıfırlanması gerekiyor. Dünya ekonomisinin karbonsuzlaşması, küresel emisyonların en önemli kaynağı olan enerji sektörü başta olmak üzere ekonominin her alanında düşük karbonlu sistemlere geçilmesi anlamına geliyor. Bu geçiş, iklim değişikliğiyle mücadele, fosil yakıtların neden olduğu sağlık sorunları, doğaya verilen zararlar gibi toplumsal ve ekolojik maliyetlerin azaltılması ve ekonomik gelişmenin sağlanması için de zorunlu olarak görülüyor.
Avrupa Nükleer Endüstrisinin Ticaret Birliği Foratom ve Dünya Nükleer Birliğinin de (WNA) aralarında bulunduğu kuruluşların senaryolarında, 2050 yılına kadar toplam enerji üretiminde düşük karbonlu nükleerin rolünün en az yüzde 25’e ulaşmasının başarı için zorunlu olduğuna dikkat çekiliyor. Uzmanlar, yeni nükleer yatırımlarla birlikte mevcut nükleer santral filosunun uzun vadeli işletilmesinin, temiz enerji geçişi, BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşma mücadelesi için gerekli olduğunu kaydediyor.
Her 1 Euro’luk yatırım 4 Euro kazandırıyor
Dünya çapında ikinci en büyük düşük karbonlu elektrik kaynağı olmaya devam eden nükleer santraller, yerel ve ulusal ekonomik büyümeye katkı sağlıyor. Dünya Nükleer Birliğinin yaptığı hesaplamalara göre, harcanan her 1 Euro, ekonomide 4 Euro’luk bir değer üretiyor. Dünya çapında şu anda aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 19 ülkede 50’den fazla reaktörün inşasına devam ediliyor. 100’den fazla nükleer reaktörün inşası da gelecek planlamaları arasında bulunuyor. Salgın sonrası iyileşmede bu yatırımların çok önemli bir rol oynayabileceği düşünülüyor. Mersin’in Gülnar ilçesinde inşası devam eden Akkuyu Nükleer Güç Santrali, bu konuda en çarpıcı örneklerden birini oluşturuyor. 6 binden fazla kişiye istihdam sağlayan dev proje, şimdiden bölgede sağladığı ekonomik ve sosyal hareketlilik ile göze çarpıyor.
Nükleer reaktörlerin kapatılmasının maliyeti
Şu anda 32 ülkede 443 nükleer reaktör düşük karbonlu elektrik üretiyor. Mevcut nükleer reaktör filosunun ömrünü uzatmak için de yatırımlar yapılıyor. Bu yatırımlar, düşük maliyetli elektrik üretme imkanının yanı sıra Covid-19 sonrası istihdamın canlandırılmasına da katkı sağlıyor. Birçok ülkenin mevcut nükleer santrallerin katkısı olmadan karbondan arındırma hedeflerine ulaşmakta zorlanacakları da üzerinde durulan konulardan biri. Bu konuda nükleer enerji santrallerini kapatma kararı alan Almanya örnek gösteriliyor.
ABD merkezli Ulusal Ekonomik Araştırmalar Bürosunca (NBER) yayınlanan “Almanya’nın Nükleerden Vazgeçişinin İç ve Dış Maliyetleri” adlı rapor, kapatma kararının ekonomik ve sosyal etkilerinin yanı sıra iklim değişikliğiyle mücadeleye de zarar verdiğini gösteriyor. Buna göre, Almanya’da elektrik üretiminde nükleer enerjiyi fosil yakıt ve ithalat gibi daha yüksek maliyetli kaynaklarla ikame etmek, ülkedeki ortalama işletme maliyetlerini yılda 1,6 milyar dolar artırıyor. Elektrik üretimi için fosil yakıt kullanımından kaynaklanan emisyon salımının çevreye zararının yıllık maliyetinin ise 1,8 milyar dolar daha fazla olduğu hesaplanıyor. Elektrik üretiminde nükleer enerjiden fosil yakıt kullanımına geçiş, sera gazı emisyonlarında önemli yükselişlere neden oluyor. Bu durum özellikle santrallerin kurulu bulunduğu bölgelerde ciddi sağlık problemlerinin kaynağı olan hava kirliliğinin artmasına yol açıyor.
Yıllık 400 milyon dolarlık katkı
Nükleer santral kapanmalarından dolayı iş kaybı yaşayan ve vergi gelirinden etkilenen topluluklara yardımcı olmak için çalışan ABD’li sivil toplum kuruluşu Nükleeri Hizmetten Çıkarma İşbirliği (Nuclear Decommissioning Collaborative) ile Amerikan Ticaret Bakanlığı’na bağlı ABD Ekonomik Kalkınma İdaresi’nin (EDA) desteğiyle hazırlanan bir rapor da nükleer santrallerin kapatılmasının neden olduğu sosyo-ekonomik etkiyi analiz ediyor.
Raporda, bir nükleer santralin işletilmesinin bulunduğu bölgeye yıllık en az 400 milyon dolarlık ekonomik katkıda bulunduğuna ve binden fazla santral çalışanı ve yüklenici için önemli bir ekonomik geçim kaynağı olduğuna dikkat çekiliyor. Buna göre, bir santral kapatıldığında tüm bunlar ortadan kalkıyor. Ancak zarar, çalışanların işsiz kalması ve yıllık gelirin kaybolmasıyla sınırlı değil. Bir nükleer santralin kapanması, yerel kamu hizmetlerinden okullara kadar pek çok çevrede sosyo-ekonomik dalgalanmaya neden oluyor.
Bölgedeki konutların değeri düşüyor
Rapora göre, insanların işsiz kalmasına, ülkelerin ekonomik kaybına neden olan, iklim değişikliği ile mücadeleyi olumsuz etkileyen nükleer santral kapatılma işleminin ardından çok sayıda yüksek vasıflı çalışan ve aileleri bölgeden taşınıyor. Onların taşınmasıyla bölgede yerel mal ve hizmetlerin tedariki önemli ölçüde azalıyor. Nüfus azalınca vergi ödemeleri düşüyor ve konut değerleri erimeye başlıyor. Devletler devre dışı kalma sonrası kayıpları azaltmak için ‘makul miktarlarda’ fon tahsis etmeye başlasa da kayıplar önlenemiyor.